tr+90 232 445 01 24
·
info@ogislaw.com

Muhatabın bilinen son adresine yapılan tebligat iade döndüğünde mernis adresine ilk olarak normal tebligat yapılması gerekli midir?

Hukukumuzda herhangi bir dava veya icra takip dosyası kapsamında muhtabı bilgilendirme, haklarını bildirme ve benzeri sebeplerle muhataba gönderilecek olan bilgi ve belgeler, Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’e uygun olarak tebliğ edilmelidir. Tebligat Kanunu da diğer kanunlar gibi ihtiyaçlar doğrultusunda değişikliklere uğrayabilmektedir. Adres kayıt sisteminin oluşturulmasının ardından, 19.01.2011 tarihli 6099 sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlar Hakkında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun yayımlanarak bu yeni sistemin uygulanmasına yönelik değişiklikler yapılmıştır.

20.04.2021 tarihli Resmi Gazete’de ise; “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 20/11/2020 Tarihli ve E: 2019/2, K: 2020/3 Sayılı Kararı yayımlanmıştır. İçtihadı birleştirme ile incelenen husus; muhatabın bilinen son adresine yapılan tebigatın iade dönmesinin ardından, mernis adresinin bu son adresten farklı olması halinde, mernis adresine doğrudan Tebligat Kanununun 21/2. Maddesine göre tebligat yapılıp yapılamayacağına ilişkindir.

Bilinen son adres kavramı ile anlatılmak istenen nedir? Bu adres muhatabın tarafı bulunduğu dava veya takip dosyalarında daha önce bildirmiş olduğu adresi veya alacaklının yahut davacının muhatabın adresi olarak bildirmiş olduğu adres olabilmektedir. Bunun yanında, İcra Müdürlüğünce veya ilgili Mahkemece yapılacak soruşturma neticesinde elde edilen adres de bu kavramı karşılamaktadır. Muhatabın kendisinin daha önce bildirmiş olduğu bir adres var ise bu adres ilgililerce bildirilen ya da soruşturularak elde edilecek olan adresten önceliklidir.

Adres kayıt sistemi ise; Türk vatandaşlarının ve Türkiye’de yaşayan yerleşik yabancıların adreslerinin elektronik ortamda, güncel olarak kayıtı tutulduğu bir sistemdir. Bu systemin oluşturulması ile kişilerin adresine ulaşmak çok daha kolay bir hale gelmiştir. Ancak bazı durumlarda kişilerin bilinen son adresleri ile mernise kayıtlı adresi farklı olabilmektedir. Tebligat Kanunu’nun 10. Madddesinin İkinci fıkrasında; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” denilmektedir. Kanun koyucu; mernis adresine tebligat yapılabilmesini, bilinen son adresin elverişsizliğinin tespit edilmesi koşuluna bağlamıştır. Buradan hareketle önceliğin bilinen son adrese tebligat yapmak olduğu, mernise kayıtlı adresin ikincil bir seçenek olduğu anlaşılmaktadır.

Tebligat Kanunu’nun 21. Maddesine, 19.01.2011 tarihinde yapılan değişiklik ile birlikte eklenen ikinci fıkrada; “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” denilmektedir. Eklenen bu madde ile kişilerin, adres kayıt sistemine kendilerine ulaşılabilecek olan bir adresi kaydettirmeleri gerektiği ve herhangi bir değişiklik olması halinde makul süre içerisinde bu değişikliği bildirmeleri gerektiğinin önemi ortaya çıkmaktadır. Zira bilinen son adresin elverişsiz olduğu tespit olunduğunda, başkaca bir adres araştırılmayacak ve muhatabın mernise kayıtlı adreste hiç oturmadığı veya sürekli olarak o adresten ayrıldığı öğrenilse dahi tebligat yapılabilecetir.

Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararı yayımlanmadan önce, bilinen son adresin elverişsiz olduğu tespit edildikten sonra, mernise kayıtlı adrese yapılacak olan tebligatın doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21/2 maddesine göre yapılıp yapılamayacağı hususunda tartışmalar mevcuttu. Özellikle İcra Takip dosyalarında borçluya yapılacak ödeme emrinin tebligatı aşamasında çok karşılaşılan bir durumdu. Bilinen son adrese yapılan tebligat iade döndüğünde; mernise kayıtlı adrese Tebligat Kanunu’nun 21/2. Maddesine göre tebligat yapılması talep edildiğinde İcra Müdürlüklerince bilinen son adres ile mernis adresi farklı ise öncelikle mernis adresine normal tebligat çıkartılması gerektiği yönünde kararlar verilmekteydi. Gelinen noktada, yayımlanan İçtihadı birleştirme kararı ile Tebligat Kanunu’nun 10. Maddesinin 2. Fıkrasında, kanunun 21. Maddesinin 2. Fıkrasında gönderme yapılmadığından bahisle mernis adresine öncelikle normal tebligat yapılmasının gerektiğine ilişkin bir yorumda bulunmanın mümkün olmadığı belirtilmiştir.

Tebligatın asıl amacı ilgilileri bilgilendirmek, haklarını hatırlatmak ve kişinin dinlenilmesini sağlamaktır. Bu nedenle tebligatın doğrudan muhataba tebliğ edilmesi ulaşılmak istenen ilk hedeftir. Ancak bu her zaman mümkün olamayacağı için kanun koyucu, muhataba bizzat ulaşana kadar geçecek sürede yargılamada makul sürenin aşılmasını ve usul ekonomisinin zarar görmesini önlemek adına çeşitli uygulamalar getirmiştir. Zira adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ilkesi gereğince, taraflar arasında bir denge sağlanmalı, taraflardan biri diğeri karşısında avantajsız duruma düşmemelidir.

Hukuki dinlenilme hakkı kapsamında her ne kadar kişilere tebligat yapılarak bilgilendirilmeleri önem arz etse de, tebliğ imkansızlığı halinde davanın sonuçsuz kalması, diğer tarafın bu süre zarfında ciddi zararlarla karşı karşıya olması ihtimalinde de silahların eşitliği ilkesi gereğince işbu önlemleri almak gerekmiştir. Tebligat Kanunu 21/2. Maddesinin asıl amacı bu dengeyi koruyarak, tebligatın en hızlı şekilde yapılmasını sağlamaktır. Bu nedenlerle; bilinen son adrese yapılan tebligatın iade dönmesi durumunda, mernis adresi bu adresten farklı olduğunda kişiye tekrardan normal tebligat çıkartılması kanunun amacına aykırı olarak hem makul süre bakımından hem de usul ekonomisi açısından zararlara sebebiyet verecektir.

Peki, Tebligat Kanunu’nun 21/2. Maddesine göre yapılacak olan tebligatın uygulanması ile normal tebigatın uygulanması arasındaki farklar nelerdir? Tebligat Kanunu’nun 21/2. Maddesine göre yapılacak olan tebligatın tebliğ zarfının üzerinde mernise kayıtlı adrese yapıldığının belirtilmesi ve tebliğ zarfının mavi rankte olması gerekmektedir. Böylelikle posta memuru başkaca bir adres araştırmak durumunda kalmadan o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığı tebligatı teslim edilebilecek, ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıması yeterli olacaktır.

Uygulamada, posta memurlarının Tebligat Kanunu’nun 21/2. Maddesine göre mernis adresine yapılacak olan tebligatları, muhtabın kapısını çalmadan doğrudan mutara bırakması ile karşılaşılmıştır. Söz konusu kanun maddesinin asıl amacı, tebliğ imkansızlığı veya tebellüğden imtina hallerinde, tebligatın usulüne uygun olarak yapılabilmesini sağlamaktır. Buradan anlaşılacağı üzere, bu maddenin uygulanması için tebliğ imkansızlığı olduğu saptanmış olmalıdır. Posta memurunun adresteki kapıya gitmeden tebliğ imkansızlığı bulunduğunu saptamasının mümkün olmadığı yazımıza konu İçtihadı Birleştirme Kararı içerisinde belirtilmiştir.

Sonuç olarak; bilinen son adrese yapılan tebligat iade döndüğünde, kişinin mernise kayıtlı adresi bu adresten farklı olsa dahi doğrudan Tebligat Kanununun 21. Maddesinin 2. Fıkrasına göre tebligat yapılacak olup mernis adresine normal tebligat çıkartılmasına ihtiyaç duyulmayacaktır. Böylelikle muhatabın bilinen adresine tebligat yapılmaya çalışılarak, kişinin adil yargılanma hakkı korunmakla beraber, mernis adresine normal tebligat çıkartılması ile zaman kaybedilmeden yargılamada makul süre ilkesi korunmuş olacaktır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 20/11/2020 Tarihli ve E: 2019/2, K: 2020/3 Sayılı Kararı’nın yayımlanması ile birlikte, bu hususta ortaya çıkan tartışmalar giderilmiş ve düzenmele netlik kazanmıştır.

Burada kişilere düşen sorumluluk ise, adres kayıt sistemine bildirilen adreslerin doğru olmasıdır. Kişiler aktif olarak ikamet ettikleri, kendilerine ulaşmanın mümkün olduğu adresi bu sisteme bildirmeliler ve bu adresin değişmesi durumunda değişikliğin işlenmesini sağlamalılardır. Aksi taktirde, haklarında açılmış olan bir dava, takip dosyası ve bunun gibi adli makamlarca kendilerine ulaşılması gereken hallerden haberdar olamayacaklardır.

Tebligat Kanununun 21/2. Maddesine göre yapılan tebligat, usul ve yasaya uygun olan bir tebligatın tüm sonuçlarını doğurmaktadır. Dolayısıyla adres kayıt sistemine doğru adresini bildirmeyen kişiler tebligatın yapıldığı tarihten itibaren başlayacak olan sürelerin geçmesi ile ciddi hak kayıplarına uğrayabileceklerdir. 24.04.2021

Av. H. Kübra KARA